top of page

“Ne yapmak niyetindesin? Bundan sonra?”

  • Yazarın fotoğrafı: Ayşen
    Ayşen
  • 7 Tem 2022
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 20 Tem 2022



“Ne yapmak niyetindesin? Bundan sonra?”

Sorusunu yanıtlamaksızın masadaki tabaktan bir sardalye aldığımda, o küçük balıkların kurşuni gözlerine bakarken, dışarıda eğlenerek dolaştığım günlere özlemle doldum, Horiki’yi bile özlemiştim. İyiden iyiye “özgürlüğüm”ü istiyordum, bir an ağlamaklı oldum.

(Osamu Dazai, İnsanlığımı Yitirirken, Sel Yayınları, 12. Baskı, sayfa 61.)


Yozo’yu neredeyse ağlatan, oldukça masum görünen ve birkaç kelimenin yan yana sıralanmasıyla ağızdan dökülüveren bu hain sorunun boğazda yarattığı yumru o kadar tanıdık ki... Boş ver be Yozo, demek istiyorum çoktan buğulanmış gözlerimin arkasından yüzünü seçmeye çalışarak. Boş ver, ben de bilmiyorum.


Kişisel sınırlardan bihaber toplumumuzda ilgili görünmek maskesinin ardına gizlenmiş meraklı ağızlardan üzerimize akan onlarca, şahsımca saldırgan, sorudan yalnızca biri bu: Eee, şimdi ne yapacaksın? Daha sen bilmezken ne yapmak istediğini veya neler yapabileceğini, onlarca insana görüşmenizi takiben kısa zamanda tüketeceği yolluklar niyetine ufak tefek açıklamalar yapmak, bir de bu planlarla onları tatmin etmek zorunluluğu yerleşiveriyor insanın belleğine. Altına ya da üstüne, o kadarını bilemiyorum. Hatta öyle ki, bu soruya vereceğin iyi bir cevabın olması ihtiyacı her şeyin önüne geçiveriyor zamanla, gerçekten ne yapmak istediğin konusunda uzun zamandır düşünmediğini fark ediyorsun ansızın.


Ben de bir çoğumuz gibi bu soruyla sık sık karşılaşanlardanım. Sorunun en dürüst cevabı aslında belli, çok da tantanaya gerek yok. Yozo’ya söylemek istediğim gibi: Bilmiyorum. Bu durumun üzerine düşündükçe artık bu soruları fazla ciddiye almamaya, mükemmel hayatı planlamaya çalışarak hep ileriye dönük yaşamak yerine durmaya ve durduğum yerde de beni en çok besleyen şeylerle daha çok meşgul olmaya, hayatımda onlara daha çok yer açmaya karar verdim: Kitaplar.


Evet, tüm mesele bu. Kitaplar, daha fazla okumak ve okuduklarımla hissettiklerim üzerine bilip bilmeden, uzun kısa konuşup yazmak. Hayatta bana en çok keyif veren şeylerden biri bu. Bu küçük köşenin hikayesi de bu işte. Bundan sonra ne olacak diye düşünmekten bunaldığım noktada kendime bir alan açma, bir hediye verme ihtiyacı.


Hayatta kontrol edilemeyecek çok şey var. Kontrol edebileceğim tek şey, olan biten karşısındaki tepkim. Hayatı nasıl algılamayı seçtiğim ve neleri öncelikli nitelendirdiğim... İstiyorum ki bundansonra? sorusu artık aklıma yapılması gereken “hayat planları”nı değil, okuma listemdeki bir sonraki kitabı getirsin. Burada da bunlar hakkında biraz konuşurum işte, kimseye bilmediği bir şeyler anlatmak gibi bir iddiam yok. Merak eden varsa her zaman beklerim, müsaadenizle “İnsanlığımı Yitirirken” üzerine bir iki kelam ederek bitireyim.


Osamu Dazai, “İnsanlığımı Yitirirken”de bize Yozo karakteriyle sanki kendini anlatıyor. Yazarın uzmanı değilim, hayatı ile ilgili ahkam kesemem ama kendisiyle ilgili en çabuk öğrenilebilecek şey, bu eserini intihar ederek hayatına son vermeden kısa zaman önce tamamlamış olduğu. Bu küçük bilgi bile anlattıklarının etkisini bir kat daha arttırmaya yetiyor, zira bizimle konuşan Yozo karakteri asla anlaşılamayan, anlaşılmaktan da ölümüne korkan, etrafına uyum sağlamak ve göze batmamak adına sürekli kendi icadı bir “şaklabanlık” maskesi ile dolaşan bir kişi ve yazarın anlatımının gücü üzerine bizzat kendisinin benzer zorlukları tecrübe ettiğini, benzer sıkıntıları hissettiğini bilmek, anlatılanı daha da gerçek hale getiriyor. Dazai’nin bize iddialı bir kurgu anlatma derdi yok, sanki içinden atmak istediklerini dökermiş gibi bize Yozo’yu anlatıyor ve bunu çok iyi bir şekilde yapıyor.


Hikaye ilerledikçe Yozo’yu daha iyi tanıdım, hislerinin gölgesi üzerime düştü ve dönüp baktığımda aklımda en çok yer eden, beni onunla ilgili en çok üzen gerçek şu: Yozo her şeyden önce ve anlattığı her şey nedeniyle çok yalnız. Yaşamı boyunca etrafında bazı insanlar var, bahsettiğim o şekilde bir yalnızlık değil; daha mutlak, daha keskin bir yalnızlık onunki. Etrafındaki hiç kimse ama hiç kimse onu gerçekten tanımıyor, iç dünyası ve kim olduğuna dair en ufak bir fikirleri yok. Yani “gerçek” Yozo tamamen yalnız, sadece kendisini kapsayan bir dünyada tek başına yaşıyor.


Yozo ile ilgili konuşulabilecek çok şey, metinden paylaşılabilecek daha çok alıntı var. Ama bunu yapmayacağım, Yozo’yu herkes kendi çabasıyla tanımalı. Herkesin karanlığı bir noktada onunkiyle kesişecektir eminim. Okurken her bir yüze başka bir ifade tokat gibi çarpacak, her okuyucu farklı satırların altını çizecek. Bir eseri hayatımızın hangi döneminde okuduğumuz bile okuma deneyimini çok değiştiriyor. Algımız zaten halihazırda meşgul olduğu meseleler üzerine yazılmış olanları cımbızla çekiveriyor. Benim aklımın, yazılacak onca şey arasından başlıkta kullanmış olduğum soruya takılıp kalması gibi. Demem o ki, bu kitap size mutlu ve keyifli saatler getirmeyecek ama Yozo, tanımak ve en azından anlamaya çalışmak için muazzam bir karakter. Bundan sonra ne okusam diye düşünen varsa, Osamu Dazai’nin kaleminden İnsanlığımı Yitirirken oldukça sağlam ve bir o kadar da yıkıcı bir seçim.

 
 
 

Kommentare


  • Instagram
bottom of page